Başöğretmen
'Dinlediğin müziği söyle' yazı dizisinde bu kez Fikret Kızılok'a yer veren Gazeteci Yazar Prof. Dr. Erkan Sevinç, Kızılok'u 70'li yılların başında tanıdığını belirterek, 'O müzik dünyamızın başöğretmeniydi' dedi.
O müzik dünyamızın başöğretmeniydi. Sanat uğruna,müzik uğruna diplomasını duvara asmış, geri bırakılmış bu ülke insanına ne verebilirim mücadelesine girmişti. Ara ara umutsuzluğa kapılsa da kalbinin durduğu ana kadar sürdürmüştü bu eğiticiliğini.
Fikret Kızılok’u da 70 li yılların başında tanıdım. Bir yandan okuyor, bir yandan da Demokrat İzmir gazetesinde magazin muhabirliği yapıyor, müzik sayfaları hazırlıyordum. Gazetemizde haftalık bir köşe vardı:”Sevdiğiniz Sanatçı Okulunuzda”
İzmir’e yolu düşen kalbürüstü sanatçıları genç hayranlarıyla buluşturuyorduk. O sıralarda Fikret “Yumma Gözün Kör Gibi”, “Söyle Sazım” ve “Vurulmuşum” gibi hit parçalarıyla listelerin ön sıralarındaydı. Bir turne nedeniyle kente yolu düşünce hemen teklifi yaptım. Cevabı “Neden olmasın” şeklinde oldu. Milli Eğitim Müdürlüğü’nden gerekli izinleri zar zor alarak bir liseye gidildi. O gün en büyük fırçayı foto muhabirinden yemiştim. Meslekte kıdemli olan foto muhabiri harap olmuştu değişik kareler yakalamak için. Neyse ki Fikret cüsseli bir yapıdaydı,onca öğrenci arasında yine fotoğraflarda gözüküyordu. O gün gençlerin sorularını yanıtlayan sanatçı istek üzerine AşıkVeysel’den “Uzun ince bir yoldayım”ı seslendirdi.
Aşık Veysel önemli bir isim Fikret Kızılok için. Anadolu pop tarzındaki bestelerine onun yapıtları ile başladı. Sonra Ahmet Arif geldi. Nazım Hikmet geldi. Ve de kendisinin enteresan sözleri geldi. Ahmet Arif’in “Vurulmuşum” şiirinin bestesiyle ülkemizi 1972 yılında Bulgaristan’da düzenlenen Altın Orfe Şarkı Yarışması’nda temsil etti.
Fikret Kızılok’un müzik serüveni daha ortaöğretim yıllarında bir okul arkadaşının babasının ona verdiği klarnet dersleriyle başlıyor. İlk sahne deneyimi 60 larınortasında. O yılların popüler yarışması Altın Mikrofon’a“Halime” adlı şarkıyla katılıyor. 70 li yılların başında da Barış Manço’nun hiti “Dağlar Dağlar”ı tahtından indirecek parçalara imza atıyor.
Aslında diş hekimi. Medyatik olmayı sevmiyor. En büyük tutkusu deniz. Bir Sürmene teknesinde uzun yıllar denizle haşır neşir olmuş. Nazım Hikmet’in sözleriyle gerçekleştirdiği “Not Defterimden” albümü yasaklanıp toplatıldıktan sonra bir süre müziğe küsmüş. “Eylül”adınıverdiği bir tekne alıp Bodrum’a yerleşmiş. Onu bizden ayıran kalp krizini de o teknede geçirdi Fikret.
Sivri dilli,dobra bir insan olan Fikret 80 darbesi sonrası yaşananlara isyan ederek tekrar müziğe dönüyor. Bülent Ortaçgil ile birlikte Çekirdek Sanat Evi’ni kuruyor. Ve yeni yapıtlarla çıkıyor sevenlerinin karşısına.
1998 de tekledi ilk kez kalbi.Pil takıldı. Kendisini en son hasta odasında görmüştüm. Ege Üniversitesi Kardiyoloji Servisi’nde yatıyordu. Bana “Mustafa Kemal/Devrimcinin Güncesi” adını taşıyan kasetini ve kitabını verdi. Medyadan yakındı bol bol. Bir de iktidardan. Başöğretmen ünvanına yakışır deyişler vardı verdiği yapıtında. İşte birkaç örnek..
“Sanata,bilime,söylediğin şarkıya ekmek kadar acıkıyorsan ne mutlu sana”
“Savaş aklı olmayanlara aittir eğer savaşacak bir şeyin varsa o olsa olsa özgürlüğündür”
“Eğer bu milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa işte o artık millet olmuştur”
Ve o gün Bodrum’a davet etmişti beni. Çok iyi hamsi yapıyormuş. Kısmet olmadı. Yıllar geçse de üstünden bu kalp seni unutur mu Fikret?