Sonbaharda egzama ve deri kuruluğu için öneriler
Sonbaharın gelmesiyle havalar yavaş yavaş soğumaya başladı. Bu zamanlarda havaların her geçen gün daha ısısının düşmesi ise bağışıklık sistemimizin yanı sıra cilt sağlığımızı da fazlasıyla etkiliyor. Özellikle deri kuruluğu ve egzaması olanların bu dönemlerde ekstra dikkat etmesi gerekiyor. Memorial Ataşehir ve Şişli Hastaneleri Dermatoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Ayşe Serap Karadağ, sonbahar ve kış aşlarında egzama ve deri kuruluğu için alınması gereken önlemler hakkında konuştu.
Prof. Dr. Karadağ, havaların soğumasıyla birlikte ciltte daha fazla kuruma ve egzamalarda tetiklenme olduğunu vurgulayarak, egzamaların derinin nemini kaybederek cilt bariyerinin zayıflaması sonucunda başladığını belirtti. Bariyeri zayıflamış cildin, her türlü dış uyarana karşı hassas geldiğini söyleyen Karadağ, temas edilen her türlü kimyasalın bu bariyeri daha da bozarak kızarıklık, yara, akıntı, kabuklanma, kepeklenme, şiddetli kuruluk ve kaşıntıya yol açabildiğini ifade etti. Karadağ, yaz aylarında nem ve güneşin etkisiyle egzama sıklığı ve deri kuruluğunun azaldığını dile getirerek, “Ancak soğuk havalarda deri bariyerinin bozulması nedeniyle ciltte kuruluklar artmaktadır. Alınabilecek basit önlemler özellikle egzaması olan hastaların kış aylarını daha rahat geçirmesini sağlayabilmektedir. Deri kuruluğu olan hastaların bu dönemde bol sıvı tüketmeleri önerilmektedir. Ancak derinin asıl nemini kazandıracak olan nemlendiriciler ve uygun yağlarla cildin neme doyurulmasıdır” diye konuştu.
Prof. Dr. Karadağ açıklamasının devamında egzaması olanlara bazı önerilerde bulundu. Soğuk havalarda eldiven ve atkı takılarak soğuk temasının azaltılması gerektiğini, ellerin her yıkamadan sonra nemlendirilmesi gerektiğini belirten Karadağ, “Eller yıkanırken sabun kullanılmamalıdır. Sabunların PH’sı 8-9 arasında olup deri PH’sı 4.5-5.5 arasındadır. Bu durumda derinin asidik koruyucu bariyeri sabunlarla yıkılmakta ve alkali bir ortam oluşmaktadır. Bunun yerine deri PH’sına uygun nemlendirici içeren temizleyiciler kullanılmalıdır” dedi. Cildin kuru olmaması gerektiğini ve günde 1-2 kez kesin nemlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Karadağ, her türlü kimyasal ve irritan temasının da kesilmesi gerektiğini ifade etti. Egzamalı hastaların; temizlik, bulaşık, bahçe işleri, sanatsal hobiler gibi aktiviteler sırasında kimyasal maddelerle temasa dikkat etmeleri gerektiğini, bu tür aktiviteler sırasında alerjik ciltlere uygun, içi pamuklu, ipek veya nitril eldivenlerin kullanılmasına özen gösterilmesinin önemli olduğunu da dikkatle vurgulayan Karadağ, “Uçucu veya tozlu maddelerin kullanıldığı işlerde çalışan kişilerin havadan alerjen temasına karşı koruyucu elbiseler giymesi önerilmektedir” dedi.
Kuru ciltli hastaların sonbahar ve kış aylarında doğal içerikler kullanarak rahatlayabileceğini dile geitren Karadağ, vazelin, üre, gliserin, sermaid, hyaluronik asit, pantenol, shea yağı, yulaf ekstresi ve E vitamini gibi deriyi nemlendirme özelliği olan nemlendiricilerin kullanılabileceğini belirtti. Doğal aromatik yağlardan; argan yağı, kantaron yağı, badem yağı, Hindistan cevizi yağı, zeytinyağı ve lavanta yağı gibi yağların kuru ciltlerde kullanılmasının deriyi rahatlattığını da aktaran Karadağ, kişinin yıkanırken ve duş alırken dikkat etmesi gerekenleri ise şu şekilde sıraladı: Banyolar 5-10 dakika arasında olmalı ve ılık suyla yıkanılmalıdır Sabun ve duş jellerinden kaçınılmalıdır Banyoda nemlendiricili temizleyiciler kullanılmalıdır Kese yapılmamalı, sert liflerden kaçınılmalıdır Banyodan hemen sonra (İlk 2 dakika içinde) nemlendiriciler ve yağlar sürülmelidir. Kullanılan nemlendiricilerin cilde uygun olmasına dikkat edilmelidir.
Egzamanın, kronikleşebilen derinin yapısından kaynaklandığını, bazıları genetik özeller gösteren bir hastalık olduğunu ifade eden Karadağ son olarak şu ifadeleri kullandı:
“Kullanılan nemlendiriciler ve alınan önlemlere rağmen yara oluşumu varsa, şiddetli kaşıntı oluyorsa ve lezyonlar gerilemiyorsa mutlaka tedavi için dermatoloğa başvurulmalıdır. Ayrıca egzemalar başka hastalıkları taklit edebilmektedir. Örneğin avuç içinde tekrarlayan egzemalarla sedef hastalığı oldukça benzerlik gösterebilmekte, bazen kesin ayırım için biyopsi almak gerekebilmektedir.”