Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli'nin 3. toplantısı İstanbul'da yapıldı. Şehirlerin başta deprem olmak üzere sel ve kuraklık gibi afetlere daha hazırlıklı hale getirilmesi için oluşturulan model için gerçekleştirilen ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum başkanlık ettiği toplantıya 158 bilim insanı katıldı.
 
Toplantıda alınan kararları Bakan Kurum açıkladı; ‘’Devletimiz, 11 ilimizde gerek arama-kurtarma gerek inşa faaliyetlerini gerek kalıcı konutlarla ilgili yapım sürecini eş zamanlı bilim insanlarımızın katkılarıyla, önerileriyle, çalışmalarıyla yürütmektedir. Bu kapsamda tüm deprem bölgesindeki hasar tespit çalışmalarımızı tamamladık. Deprem bölgesindeki illerimizde 876 bin 125 bağımsız bölüm olan 312 bin binanın yıkık, acil yıkılacak, ağır ve orta hasarlı olduğunu tespit ettik. Bugün itibarıyla 78 bin konut ve köy evinin yapım sürecini başlattık, 42 bin konutun da temellerini attık. Son derece kritik bir çalışma olan tüm afet türlerine dair erken uyarı gözlem istasyonlarını 81 ilimizde yaygınlaştıracağız. Böylece vatandaşın olası afetlere dair en erken şekilde haberdar olmasını sağlayacağız.’’
 
Millet bahçelerinin afet toplanma alanı, geçici barınma bölgesine uygun hale getirileceğini duyuran Kurum, ‘’Olası afetlerde gerekli tüm ekipmanlar ve teknolojileri süratle bu alanlara yerleştireceğiz. Ortaöğretim, lisans ve lisansüstü eğitimlerde afet bilgisi derslerini yaygınlaştıracağız. Afet anında iletişimin kesintisiz devam edebilmesi için şehirlerdeki sabit ve mobil baz istasyonlarına dair verimlilik çalışmalarını süratle tamamlayacağız. Dere yataklarının yapılaşmaya açılmaması için yaptırım uygulayacağız. Dere yatakları, sıvılaşma riski yüksek bölgeleri imara kapatma, kat eksiltme, kamulaştırma yoluyla yeşil alana çevirme gibi çalışmaları kararlılıkla uygulayacağız. Riskli bölgelerde imara kapatılacak yerleri belirleyeceğiz. Riskli alanlarda kat yüksekliklerini sınırlandıracağız. Radye temel kullanımını gerekirse zorunlu hale getireceğiz. Bu çalışmalarda görevlendirilmek üzere, binlerce mimar, mühendis ve şehir plancısını istihdam edeceğiz. Dere yataklarında veya heyelan ve taşkın riski bulunan yerlerdeki binaların tespitlerini tamamlayacak, uygun alanlar için kamulaştırma ve taşıma sürecine dair planlamaları hızlandıracağız. Risk altındaki şehirlerimizde, su ve kanalizasyon altyapısını yenileyeceğiz. Bu bölgelerde inşa faaliyetlerine kesinlikle izin vermeyeceğiz’’ diye konuştu.
 
Hasar tespiti yapacak İHA’lar üretileceğini de vurgulayan Bakan Kurum, ‘’Boyutları ve ergonomisiyle, gerektiğinde binalara yaklaşacak, içinde gezebilecek insansız hava ve kara araçları geliştireceğiz. Nasıl İHA'larda önde gelen ülkelerden biriysek burada da Bayraktar'ımızla, İHA üreten diğer kurumlarımızla enkaza, hasar tespitine yönelik İHA'lar üretilmesi noktasında çalışmalar yürütüyor olacağız’’ dedi.
 
Yapı sektörüyle ilgili kararı da açıklayan Kurum, ‘’Çerçeveli perdeli ve panel sistemlerini, hafif beton ve çelik lif katkılı betonlar, kauçuk ve çelik sismik izolatör uygulamalarını yaygınlaştıracağız. Mevzuat düzenlemesini ilgili kurumlarımız hızlı şekilde yapacak. Otomobiller nasıl periyodik muayeneye tabi ise binalar da tabi olacak. Mimar, mühendis ve şehir plancılarından oluşacak yeni birim tarafından muayene işlemi yerinde, gidilerek düzenli olarak yapılacak. Kentsel dönüşümde riskli yapı stoğu miktarına göre yeni önceliklendirme yapacağız. Buna göre yeni program oluşturacak, her şehir için ayrı finansman modeli, projeyle hayata geçirilecek. Ani taşkınların denize iletilmesini sağlayan su hatları, tünelleri ülke sathında yaygınlaştırılacak. Hastane, okul, sağlık ocağı, kaymakamlık binaları gibi vatandaşa hizmet veren kamu binaları riskli bölgelerden kaldırılacak. Ülkeyi afetlere dirençli hale getirmek için afet merkezli yeni finansal yapılanma ve teşvik sistemlerini hayata geçireceğiz. Mesleki mesuliyet sigortası ve yetkin mühendislik uygulamalarını zorunlu hale getirecek, yapı denetimine ek zemin denetim uygulamalarını da mevzuata bağlayacağız. Afet riskinin yoğunluğuna ve afet sınıfına göre ihtiyaç duyulan her yerde, üniversitelerin öncülüğünde, TÜBİTAK ile birlikte Güvenli Türkiye AR-GE Enstitüleri kurulacak. Yüksek lisans ve doktora programları açılacak.