Meme kanserinin her yaşta görülse dahi menopoz dönemi öncesinde daha sık görüldüğünü ifade eden Ramazan Yıldız, kanserin yalnızca kadınlarda değil erkeklerde de görüldüğünü belirterek bu oranın her 100 kadına karşılık bir erkek olacak şekilde nadiren görüldüğünü bildirdi. Son 10-15 yıllık süreçte 40 yaş üzerinde görülen meme kanseri oranı yüzde 50’nin üstünde olurken, son yıllarda bu oranın değişmekte olup, görülme yaşının 30-40 yaş arasına inmeye başladığını aktaran Ramazan Yıldız, meme kanserinin tanımı için şu ifadeleri kullandı:
“Meme kanseri meme dokusunda yer alan hücre ve hücre gruplarının (süt üreten bezlerin, lobüllerin ya da süt kanal hücrelerinin) kontrolsüz bir şekilde çoğalması ve kanserli hücre yapılarının ortaya çıkması olarak tanımlanabilir. Bu kontrolsüz çoğalma memede kitle ve benzeri yapılar meydana getirebilmektedir. Zaman içerisinde bu kanser hücreleri kendi çevrelerinde yer alan dokulara ya da lenflere ilerleyerek büyüme göstermektedir.”
Ramazan Yıldız açıklamasının devamında meme kanseri belirtilerinden şüphelenildiğinde hızla harekete geçilmesi gerektiğini, çünkü erken evrede tespit edilen meme kanseri vakalarının yüzde 90’ların üzerinde başarı ila tedavi edildiğini ifade ederek, “Normalde bir kadının meme kanserini fark etmesi çok zordur. Genellikle ağrısız memede ele kitle gelmesi, meme başından kendiliğinden akıntı olması, koltuk altı lenf bezlerinin büyüyerek ele gelmesi, meme derisinde yaralar oluşması, meme başında kabuklanma ve kaşıntının olması, meme derisinde portakal kabuğu gibi şişmeler ve yaralar görülmesi meme kanseri belirtileri arasında yer alır” dedi. Meme kanseri risk faktörlerine de değinen Ramazan Yıldız, bu risk faktörlerinin önlenebilir risk faktörleri ve değiştirilemeyen risk faktörleri olarak iki başlıkta toplandığını söyledi. Önlenebilir risk faktörlerini sigara ve alkol tüketimini azaltmak, hareketli bir yaşam tarzına sahip olmak ve sağlıklı beslenmek gibi kişilerin yaşam tarzını değiştirerek önleyebileceği faktörler olduğunu açıklayan Yıldız, “Değiştirilemeyen risk faktörlerini ise yaş, cinsiyet, meme dokusunun yoğunluğu yani yapısı, erken adet görmek ya da geç menopoza girmek ve aile hikâyesindeki pozitiflik oluşturmaktadır” diye konuştu.
Ramazan Yıldız açıklamasının sonuna doğru meme kanserini tarama yöntemleri ve tedavinin başarı oranları hakkında bilgiler verdi. Meme kanserinde hastanın kendi kendini düzenli periyotlarla muayene etmesinin tanı konulması açısından çok kıymetli olduğunu bildiren Ramazan Yıldız, “Tanı konulurken hasta ya da hekim tarafından yapılan meme muayenesinde tespit edilen sertliklerin değerlendirilmesi için tetkikler ve tarama testleri istenir. Hastalığın tanısı mamografi (dijital mamografi- tomosenez), meme ultrasonu, galaktografi, meme MR’ı gibi görüntüleme yöntemleri ve gerekli görülen hastalarda uygulanan ince –kalın iğne biyopsileri ya da gerekli olduğunda uygulanan cerrahi biyopsilerle konulmaktadır” dedi. Ramazan Yıldız, tarama yöntemleri hakkında da bilinmesi gerekenleri şu şekilde sıraladı:
- Her kadının aylık döngüsünün ilk günü birinci gün kabul edilerek 5-14. gün arasında bir gün belirleyerek yapılan kendi kendine meme muayenesinin erken tanıda önemi çok fazladır
- Mamografi günümüzde hala meme kanseri taramasında altın standart olarak kabul edilmektedir.
- Kadınlara genelde 40 yaşından itibaren düzenli mamografi takibi önerilir. Ancak 35-40 yaş arasında bir baz mamografi çekimi yaptırılması ayrıca tavsiye edilebilir. Sonra hekimin değerlendirmesine göre mamografi sıklığı belirlenir.
- Dijital mamografi ve tomosentez teknolojinin gelişmesi ile birlikte mamografinin çok daha yüksek kaliteli görüntü vermesini sağlamaktadır.
- Meme MR’ı her hastaya önerilmez. Özellikle dens yoğun memelerde, ailesinde genç yaş meme kanseri öyküsü olanlara, memesinde birden çok kitle bulunanlara meme MR’ı önerilebilir. Ancak meme MR’ı rutin tarama yöntemleri arasında yer almaz.
YORUMLAR