Röportaj: Asena Karcıer
Kulağa kısa bir süre gibi gelse de hem Türkiye hem İzmir hem de CHP için son derece karışık geçen bu iki yılda büyük Türkiye depreminden İzmir yangınlarına, iki turlu genel seçimden kurultaylı genel başkan değişikliğine kadar birçok süreç yaşandı. Olmaz denilenin olduğu, ezberlerin bozulduğu ve tabii sadece ülkede değil, parti içi dengelerin de tepeden tırnağa değiştiği bu iki yılda sakin mizacı, sadece politika konuşuyor oluşu ve çalışkanlığıyla dikkat çeken Başkan Şenol Aslanoğlu’na geçen iki yılı, parti içi dedikoduları, İzmir gündemini ve geleceği sorduk. Yakın çalışma fırsatı da bulduğum Sayın Aslanoğlu’na filtresiz bir şekilde tüm soruları yanıtladığı için teşekkür eder, siz saygıdeğer okuyuculara keyifli okumalar dilerim…
- Gözlemlediğimiz üzere sizin de mevkidaşınız AKP İl Başkanı Bilal Saygılı’nın da sakin bir mizacı var. Hatta Bilal Saygılı, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Cemil Tugay ile birlikte bakanlığı ziyaret ederek körfezin temizliği konusunda görüşmelerde bulundu. Ancak bunun üzerine AKP İzmir Milletvekili Eyyüp Kadir İnan çıkarak Bilal Saygılı’nın ‘CHP tarafından oyuna getirildiğini, boşluğuna denk geldiğini’ ima eden cümleler kurdu. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz; Saygılı’yı ‘oyuna getirdiniz mi’ ve İzmir için merkezi hükümetle bir uzlaşı sağlanabilir mi?
- Ben bu arabuluculuk tavrının en başından beri samimi olmadığını söylüyorum, hala da aynı yerdeyim. Evet, tarif ettiğiniz gibi sakin bir yapım ve mizacım var, birini kötüleyerek ya da bel altı vurarak siyaset yapmayı doğru bulmuyor, hatta bunun bir politika olduğunu da düşünmüyorum. Politikanın temel amacının vatandaşa hizmet etmek olduğunu ve biz politikacıların da daha iyi hizmet edebileceğimizi vatandaşa anlatıyor olmamız gerektiğini düşünüyorum. Dolayısıyla onların da gelip bunu anlatıyor olmasını bekliyorum. Ama ne anlatacaklar? ‘Gel elektrik fabrikasını İzmir’e ver’, ‘vermem’; ‘parasıyla alalım’, ‘vermem’; ‘gelin körfezi temizleyelim’, ‘temizlemem’… Madem İzmir’i seviyorlar, samimi bir şekilde adım atmak istiyorlar elektrik fabrikasını versinler; madem İzmir’i seviyorlar, körfezle ilgili tek bir somut adım atsınlar. Bugün Gediz‘den gelen kirliliği hepimiz biliyoruz. Bunun için Çevre Bakanlığı olarak hiçbir iş yapma, sonra da dön ‘burası kirleniyor’ de. Yine hepimiz biliyoruz ki, burası sadece İzmir’in ya da İzmirlinin kirliliği değil. Bu yüzden burada İzmirliler olarak İzmirli duruşu sergilemeliyiz. Mensup olduğumuz siyasi partiden, ideolojik görüşümüzden bağımsız bir İzmirli olarak İzmir’e katkı koymak için elimizden geleni yapmalıyız ve tabii göstermelik işlerle İzmir’i seviyormuş gibi davranırlarsa da bugüne dek olduğu gibi bugünden sonra da gür bir sesle söylemeye devam ederiz. En basitinden biz 2025 yılı için İzmir’e harcayacağımız bütçeyi söyledik, AKP de söylesin. Çıksın İzmir’e yeni yılda ne kadar harcama yapacaklarını, bu harcama ile neleri İzmir’e kazandıracaklarını kalem kalem açıklasınlar. Bir tane işi de gelip sadece merkezi bütçe ile yapsınlar. Merkezi hükümet birçok yerde belediyelerin işini yapıyor. Ben size örneklerini vereyim: Spor Toto ile Kiraz Belediyesi’nin ne alakası var? Kiraz Belediyesi AKP’li bir belediye başkanı tarafından yönetilirken Spor Toto, Kiraz Belediyesi’ne yer yapıyor. Menemen Belediyesi’ne devletten arsa veriyorlar, hem de değerinin altında. Bu arsayı verdikten sonra da Menemen Belediyesi’nden on katı gibi fiyata, astronomik rakamlarla geri satın alıyorlar. Şimdi bunları yapıyorsunuz ve biz bunları görüyoruz, AKP’li belediyelerin ayrı tutulduğuna ve gerektiğinde işlerinin merkezi hükumetçe yapıldığına şahidiz. Konu İzmir olunca neden bu imkanlar kullanılmıyor? Konu İzmir olunca neden bütçeden hak ettiği verilmiyor? Konu İzmir olunca neden imzalar aylarca, yıllarca bekletiliyor? İzmir’i mi sevmiyorlar yoksa oy alamadıkları yerleri cezalandırıyorlar mı? Şimdi buradan, bir kez daha tüm samimiyetimle söylüyorum: Gelsinler İzmirlinin Körfez olur, arıtma tesisi olur; herhangi bir sorununu sadece merkezi bütçeyle çözsünler. Ben de CHP İzmir İl başkanı olarak çıkayım alkışlayayım, teşekkür edeyim. Yeter ki yapsınlar!
- Bildiğiniz üzere merkezi hükümet belediyelerin SGK borcu karşısında belediyelere gönderecekleri bütçeden kesinti yapacağını duyurdu. Listede İzmir Büyükşehir Belediyesi de var. Sizce bu kesinti belediyelerin çalışmalarını etkileyecek mi ve bu hamlenin altında yatan asıl neden ne?
- İzmir Büyükşehir Belediyesi üzerinden örnek verecek olursam, Aziz Bey’in son döneminden itibaren Türkiye ciddi bir ekonomik burhanla karşı karşıya kalmaya başladı. Bunu siz de, aileniz de hissetti; aynı şekilde ilçe ve büyükşehir belediyeleri de hissetti. Zaten uzun süredir bu sıkıntılı duruma alışkın belediyeler. Ama şu an yapılmaya çalışandan medet umanın çok daha zarar göreceğine inanıyorum. Çünkü ben ve benimle birlikte 185 bin yol arkadaşım sokak sokak dolaşıp diyoruz ki: ‘Mahallenize park yapılmasını engellemek için yapıyorlar’, ‘Eğer bu işi böyle yapmasalardı parkınız yapılacaktı’, ‘Bugün büyükşehir belediyesinin 900 milyon parasını aldılar elinden’! ‘900 milyona kaç kilometre asfalt yapılırdı hiç düşündünüz mü?’… Yani anlatmak istediğimiz şu ki, İzmir’in parasını bir kez daha hükümet alıyor elinden. Biz zaten vergi ödüyoruz, bu vergiye karşılık hükümet hakkımız olanı vermiyor, bir de yetmiyormuş gibi bugüne dek verdiğini iddia ettiği vergi karşılığının da yarısına el koymaya çalışıyor. Para zaten bizim paramız, para İzmirlinin parası; bunun CHP’li belediye başkanı Cemil Tugay’la ödeşmek için kullanılması hemşehrilerimiz tarafından nasıl hoş karşılanabilir? Her şeyden önce AKP İl Başkanı
- Şu an İzmir’in gündemlerinden biri de ÇEDES. CHP İzmir İl Başkanlığı olarak hem ÇEDES’e karşı toplantılar düzenliyor hem de Bornova İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde nöbet tutuyorsunuz. ÇEDES için neden İzmir’i seçtiklerini düşünüyorsunuz ve ÇEDES’e karşı mücadelenizi nasıl sürdüreceksiniz?
- Öncelikle belirtmeliyim ki, ÇEDES’i durduruna kadar mücadeleye devam edeceğiz, bu işi anlatmaya özellikle gayret ediyoruz ama bu konuda ısrarcı olurlarsa bizim de eylemselliğimiz bu doğrultuda artar ve sertleşir. Şu an bütün ilçelerimiz Bornova örgütümüzle birlikte ÇEDES’e karşı nöbet tutuyor, bütün taraflarla oturuyor ÇEDES’e karşı ortak bir mücadele planı ortaya koymaya çalışıyoruz. Benim kişisel fikrim İzmir’in özellikle seçilmiş olması, AKP tarafından İç Anadolu ya da Güneydoğu Anadolu bölgelerinde argüman bulmak için. Başka bir deyişle, burada yaptığımız eylemlerin herhangi birinin yanlış anlaşılması halinde koşa koşa gidip bu bölgelere anlatmak için beklediklerini tahmin ediyorum. Çünkü o bölgelerde, kale gördükleri yerlerde eriyorlar. Bu yüzden ‘gavur İzmirliler, zaten dine karşılar’ gibi argümanlarla kitlelerini bir arada tutmaya çalışacakları aşikar. Bu yüzden de İzmir’i seçtiklerini düşünüyorum. Ancak tüm bunlara rağmen biz tavrımızı net cümlelerle ifade ediyoruz: Bu uygulama, bu toplumu bölme işleminin bir parçasıdır. Bu toplumda mezhep çatışması yaratmak için attıkları adımlardan biridir. Onların din eğitimi verme gibi bir amacı olduğunu hiç sanmıyorum, öyle olsa bu proje için pedagojik bir formasyonu olmayan Kur’an kursu eğiticisi atamazlardı. Biliyoruz ki eğitim bu işin hiçbir yerinde yok. Daha çok farklı mezheplere sahip çocukları birbiriyle ayırmak ve bu ayırmanın getirdiği sorunları ortaya çıkarmak istiyorlar. Bu yüzden velilere seslenmek istiyorum: Bu proje için ayrılan çocuklar bir süre sonra oyun oynarken de ayrılacaklar. Bu da eğitimde eşitliği ortadan kaldırdığı gibi akran zorbalığını doğuracak. Hatta bu ayrılmalar artarsa birkaç yıl sonra Suriye olacağımızı da fark etmeli kıymetli veliler. Ben özellikle muhafazakar ailelere sesleniyorum: Gelin akılla, vicdanla, bilimle din eğitimini nasıl alır çocuklarımız bunu tartışalım, bunun doğru yöntemini bulalım. Çocuklarımızı pedagojik formasyon almamış kişilere emanet etmeyelim. Listede anaokulları bile var, tam da bu yüzden çocuklarımızın daha soyut düşünce yapısı bile gelişmemişken çocuklarımızı formasyonu olmayan eğiticilerin eline bırakmayalım. Unutmayalım bu çocuklarımızı bugün ayırırsak vatan o zaman bölünür, buna izin vermeyelim!
- Biraz da CHP’den konuşalım isterim… CHP tarihinde ilk kez bir genel başkan seçimle değişti. Bu değişimle birlikte genç ve kadınlar vitrinde daha çok yer alırken, parti tüzüğü baştan ele alındı ve son olarak da parti programı hakkında çalışmalar başladı. Bu değişim çok soruldu, ancak ben farklı olarak değişimin geçmişini değil, geleceğini sormak istiyorum. Bu değişim nasıl devam etmeli ki, CHP’yi mutlak bir başarıya, genel seçimlerde iktidara götürsün?
- CHP’nin iktidar olması için bir şeyi muhakkak ve çok kısa bir süre içerisinde yapmalıyız; o da vatandaşa iktidara geldiğimizde ne yapacağımızı anlatabilmek ve anlatırken de tüm vaatlerimizi hayata geçirebileceğimizin güvenini vermek. Çünkü şu an açık bir şekilde görüyoruz ki, Türkiye’de inanılmaz bir kararsız kitle var. Geçmişten çok alışık olduğumuz bir durum değil bu. Bu da bize AKP’den ya da MHP’den duygusal olarak kopmuş bir seçmenin olduğunu, hatta yerel seçimde bize oy vermiş olduklarını ama genel seçim için henüz tam anlamıyla ‘CHP bu işi yapacak’ diyemediklerini ölçtüğümüz bir kitlenin olduğunu gösteriyor. Bizim işimiz şimdi onlara ‘bu işi yapabileceğimize’ ilişkin güven vermek. Özetle, bir ne yapacağımızı anlatabilmemiz, bir de durduğumuz yerin gerçek ve samimi olduğunu anlatabiliyor olmamız lazım. Yeni parti programımızla da seçmen bunu net bir şekilde görecektir. Ancak belirtmek gerekir ki, seçmen ne Türkiye’de ne de dünyada hızlıca hareket eden ya da aksiyon alan bir aktifliğe sahip değildir. Genelde kararları daha yavaş değişir. Bizim de yerel seçimde aldığımız başarı, genel başkanımız Sayın Özgür Özel‘in tabiriyle cam tavanı kırmış olmamız, bir süreçtir. Özellikle CHP’nin son on yıl boyunca kendini daha iyi anlatabilmeyi başarmasından ve güçlü örgütümüzün Türkiye’deki sol partilere karşı oluşmuş ön yargıyı kırmış olmasından kaynaklanmıştır. Şimdi de bu kararsız seçmeni sürecin bir parçası haline getiriyor olmamız gerekiyor. İzmir’de bunu başarmaya başladığımızı düşünüyorum. Saha gezilerimde de çok sık gözlemliyorum bunu. Mesela bir kesim sürekli olarak ‘İzmir seçmeni CHP’ye kızgın’ diyor, bunu diyenler kesinlikle haklı. Evet, İzmir seçmeni bize kızgın, bana sürekli olarak ‘Senin çok çalışman lazım AKP gitsin diye’ diyor. Yani İzmir’in seçmeni bize hala AKP iktidarını gönderememiş olduğumuz için kızıyor. Gördüğümüz üzere seçmenin beklentisi yüksek, bizim hedefimiz iktidar; tam da bu yüzden CHP’nin ilk genel seçimlerde iktidar olacağına canı gönülden inanıyorum.
- Gelelim parti içi yarışa… Yerel seçimlerde CHP hem Türkiye genelinde hem de İzmir’de iyi bir başarı elde etti. İzmir’in biri MHP’nin, biri AKP’nin kazandığı olmak üzere 2 ilçesi hariç tüm ilçelerini kazandınız. Seçimden bugüne henüz 9 ay geçti, ancak çok erken olmasına rağmen bazı belediye başkanları büyükşehir belediye başkanlığı için çalışmalara başladı. Gençlik ve kadın kolları kongrelerinde de bu yarışın ortaya çıkardığı gerginlik net bir şekilde gözlemlenir hale geldi. Siz ise tarafsız bir gözle süreci izleyenlerden oldunuz. Aynı gözle bu sürece ve yaklaşan ilçe kongre takvimine ilişkin neler söylersiniz?
- Bizim partide özellikle son dönemlerde mayıs ve haziran ayından önce kongre takvimimiz başlamıyor. Ancak bu kez biraz farklı işleyebilir süreç. Özellikle il başkanları olarak bizim 2025 Kasım’a kadar bir ön seçim çağrımız var. Dolayısıyla bu sürecin sonrasında kongreleri başlatmayla ilgili görüşler ortaya çıkmış durumda. Henüz bir netlik olmadığını söylemek daha doğru olacaktır ama tabi ki takdir genel merkez yönetimimizindir. Uygun gördüğü tarihte bütün bu süreçleri hazırlar ve yürütürüz. Tam bu noktada itiraf etmek gerekir ki, içe döndüğümüz takdirde, yani kongrelerimiz olduğu zaman örgüt tamamıyla içe dönüyor yönünü. Bu dönem tam aksine içe değil, dışa dönmemiz, çalışmamız gereken, vatandaşa iktidarın yönetemediğini ve CHP’nin de iktidara hazır bir alternatif olduğunu anlatmamız gereken bir dönem.
- Son olarak il başkanlığından alınacağınız yönünde birçok dedikodu çıktı. Hatta geçmişte görev almış bazı partililer bunu basın önünde de dillendirdi. Siz bu dedikodulara ilişkin neler söylemek istersiniz?
- Biz CHP İzmir İl Başkanlığı olarak 185 binlik büyük bir aileyiz, 5 - 10 tanesi sizin gazeteci olarak her dönem dikkatinizi çekiyor ve sürekli olarak bu aynı kişiler üzerinden konuşuyorsunuz, konuşuyoruz. Dolayısıyla bu kişilerden bu huy çıkmaz diyebilirim. Ama bir yerde de haksızlık yapmayayım kimseye. Bu parti kurultay sonraki süreci ilk kez yaşadı ve ‘bunun da böylesi etkileri olabilir’ diye baktıkları bir süreç geliştiği için de bu tarz söylentiler geçmiş dönemlere göre daha fazla çıkmış olabilir.
YORUMLAR