Çocuklardaki “optimal düzey” olarak tanımlanan alan içerisindeki kaygının işlevselliği sağlıklı yönetilmek adına ideal olduğunu, optimal düzeyin dışındaki kaygının ise kişiyi işlevsiz hale getirebildiğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Seda Aydoğdu, optimal düzeyin dışındaki kaygıya muhakkak dikkat edilmesi gerektiği uyarısında bulundu. Uzman Klinik Psikolog Aydoğdu, şu ifadeleri kullandı:
“Optimal Düzey olarak tanımlanan alan içerisindeki kaygı, başlanılan işin daha iyi olması ve işlevselliği sağlıklı yönetebilmek için idealdir. Optimal düzeyin dışında olan kaygı kişiyi işlevsiz hale getirebilir, bir işe başlamakta veya bitirmekte sorun yaşanmasına sebep olabilir. Bununla birlikte çalışılan dersin tam olarak anlaşılmamasına da sebep olabilir. Bu durum çocukta ‘bir türlü anlayamıyorum, yeterince iyi değilim’ gibi olumsuz düşüncelerin de gelişmesine yol açabilir. Bu durumlar sonucunda kişi ders çalışmaktan kaçınabilir, erteleyebilir veya ‘zaten yapamıyorum’ gibi düşüncelerden dolayı görev ve sorumluluklarını hiç yerine getirmeyebilir.”
Uzman Klinik Psikolog Seda Aydoğdu açıklamaları esnasında, kaygı yaşayan çocuklarda görülen semptomların tırnak yeme, tırnak çevresindeki etlerin koparılması, sık sık ayak sallama, ellerin terlemesi ve tuvalet ihtiyacı olmasa bile sık sık tuvalete gitme ihtiyacı şeklinde görülebildiğini dile getirerek, bunlarla birlikte genel bir huzursuzluk, sabırsızlık, agresifliğin de görülebileceğine dikkat çekti. Zaman zaman bunlara ek olarak kalp çarpıntısı ya da göğüs kafesinde bir daralma şeklindeki durumların da eşlik edebileceğini vurgulayan Uzman Klinik Psikolog Aydoğdu, Çocuklarda kaygıyı önlemekten ziyade kaygıyı optimal düzey içerisinde tutmanın önemli olduğunu söyledi. Çünkü kaygının bir işi başlamak ve bitirmek için ya da yapılan işin daha iyi yapılması için motivasyon sağladığına açıklık getiren Aydoğdu, bu sebeple kaygının olmaması değil, kaygının işlevsel düzeyde tutulmasının önemli olduğunu belirtti. Kaygıyı işlevsel düzeyde tutabilmek için de nefes egzersizlerinin oldukça önemli olduğuna vurgu yapan Aydoğdu, “Çocuğun kendini sakinleştirebilmesi için biyolojik uyum için nefes egzersizlerinin her gün düzenli olarak yapılması öneriliyor. Bununla birlikte deşarj olabileceği fiziksel aktiviteler de oldukça önemli. Günlük ortalama yarım saatlik yürüyüşler çocuğu rahatlatacaktır” diye konuştu.
Aileler destekleyici tutum sergilemeli
Uzman Klinik Psikolog Aydoğdu, son olarak ailelerin bu dönem içerisinde destekleyici bir tutum içinde olmalarının çok önemli olduğunu vurguladı. Aydoğdu, ifadelerini şöyle tamamladı:
“Ebeveynler çok eleştirel olmadan daha yapıcı bir iletişim dili benimseyerek çocuklarıyla konuşmalı, onları yönlendirmeli. Bunların dışında özellikle son zamanlarda ders çalışmak çocuklar için daha stresli ve daha zor bir hale gelmekte. Bu zaman dilimlerinde çocukları ders çalışırken aileler de çocuklarının temposuna uyum sağlayacak aktiviteler seçebilirler. Böylelikle çocuklar kendilerini sosyal hayattan izole hissetmemiş olurlar. Ayrıca var olan yeme ve uyku düzeninin dışına çıkılıp yeni deneyimler yaşanmasının bu dönem için çok uygun olmadığı biliniyor. Var olan biyolojik ritmi korumak oldukça önemli.”
Yapıcı bir dil ile çocuklardaki kaygı düzeltilebilir
Uzmanlar, kaygı yaşayan çocuklarda tırnak yeme, sık sık ayak sallama ve ellerin terlemesi gibi semptomların görüldüğünü ve ebeveynlerin bu durum karşısında yapıcı bir iletişim dili benimseyerek çocuklarıyla konuşması ve onları yönlendirmesi gerektiğini söylüyor. Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Seda Aydoğdu, çocuklarda kaygı düzeyleri ile ilgili konuştu.
04 Ocak 2023 - 12:37
YORUMLAR