Konu ile ilgili bir basın açıklaması yapan Kestelli açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“2020 yılında 382 kadın partnerleri, eski partnerleri veya aile bireyleri tarafından öldürüldü. Başka bir deyişle, 2020 yılında her gün en az 1 kadın katledildi. Sadece 29 Aralık 2020 tarihinde, medyadan takip edebildiğimiz kadarıyla 4 kadın daha öldürüldü.
Artık bu yaşananlara “kadın cinayetleri” demek yetersizdir. Ülkemizde, bir “kadın kıyımı” yaşanmaktadır. Bu tablo karşısında, toplumsal cinsiyet eşitliğini güvence altına alan ve kadının sosyoekonomik statüsünü iyileştirmeyi hedefleyen yasal ve toplumsal girişimler yetersiz kalmaktadır.
Kadın ölümlerinin ve kadına karşı şiddetin engellenmesi için İstanbul Sözleşmesi’nin EKSİKSİZ ve KOŞULSUZ uygulanması şarttır. Cezasızlık, iyi hal indirimleri son bulmalıdır.
Ayrıca, toplumun her kesiminin, kurumsal ve bireysel olarak, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı “amasız”, koşulsuz, topyekûn bir tavır almasının ve eyleme girişmesinin vakti gelmiştir. Susmak, görmezden gelmek, sorumluluk almamak ve dönüşüme katkı sağlamamak suça ortak olmaktır.
Bununla birlikte, toplumsal cinsiyet temelli şiddete ve kadın cinayetlerine verilen tepkilerin kalıcı ve kapsayıcı olmaması, şiddetin medya ve sosyal medya malzemesi olarak kullanılması, kadın ölümlerinin romantize edilmesi ve kısa sürede tüketilerek unutulması yalnızca kadın cinayetlerinin sıradanlaşmasına sebep olmaktadır.
Bu dönemsel tepkiler ve kınamalar, kısa süre sonra yerini “aileyi” ve “anneliği” kutsayan, kadınları yine geleneksel toplumsal rollere hapseden, eril şiddeti aklamaya ve haklı göstermeye çalışan son derece tehlikeli demeçlere bırakmaktadır.
Bizlere düşen, yasal mevzuatın eksiksiz uygulamasını ısrarla talep etmek, dayanışma ve sabırla toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmek, şiddeti körükleyen, kemikleşmiş cinsiyet algılarını ortadan kaldıracak uygulamaların hayata geçirilmesini temin etmektir.
Bu çerçevede;
- Medya ve siyaset başta olmak üzere, her alanda kullanılan dilin, cinsiyetçi ifadelerden arındırılması gerekmektedir. Cinsiyetçi söylemler suç olarak nitelendirilmelidir.
- Yargı, siyaset, mesleki yaşam ve toplumsal yaşamda karar alma mekanizmalarının toplumsal cinsiyet eşitliği ilkelerine göre yeniden şekillendirilmesi şarttır.
- Medyada yaygınca izlenen programlar ve dizilerde şiddeti körükleyen, cinsiyet eşitsizliği barındıran ifadelere ve davranışlara yer verilmemeli, yasal ve kurumsal kontrol mekanizmaları etkin bir şekilde çalıştırılmalıdır.
- Toplumsal cinsiyet eşitliği dersi, okul öncesi ve ilköğretim müfredatına alınmalıdır.
- Askerlikte zorunlu toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri verilmelidir.
- Kadınların, her alanda maruz kaldıkları taciz, mobbing, cinsiyete dayalı ayrımcılık içeren davranışları çekinmeden ifade edebildikleri ortamlar yaratılmalı, bu davranışların tekrarlanmaması için caydırıcı cezalar uygulanmalıdır. “
YORUMLAR