"Zor bir müziktir rock. Bu müziğin içinde tavrını koymak, ayakta kalabilmek, var olmak ise daha da zor. Rock dinleyicisine özgü bir müzik çünkü. Ne verirsen onu alacak bir dinleyicisi yoktur rock’ın. Dinlediğini potasında eriten, müziğin tadını alan, herşeyi takip eden bir kitlesi vardır. Durağan, tutucu değil değişken ve ilericidir rock.
Bulutsuzluk Özlemi’ni geçmişin ve bugünün rockerlarından ayıran özelliklerin başında depolitizasyon süreçlerinde insanlara ilaç olmaları geliyor. Onların şarkılarında aşk da vardır, savaş da.
Grubun önderleri Nejat (Yavaşoğulları) ve Sina (Koloğlu).1984 de kurmuşlar grubu. Nejat mimar Sina gazeteci. Grubun elemanlarının hepsi zaten okumuş çocuklar. Şu an için Nejat Yavaşoğulları (vokal, gitar), Sina Koloğlu (klavye), Ahmet Pekmezci (bas gitar), Deniz Demiröz (solo gitar) ve Mert Alkaya'dan (davul) oluşan Bulutsuzluk Özlemi’nde 80 lerden bu yana Yavaşoğulları ve Koloğlu sabit kalırken birçok müzisyenin eklendiği ve çıktığı farklı ekiplerle dinleyici karşısına çıktıkları da olağan vakalardan.Adeta okul gibi çalışmışlar. Birçok müzisyen çıkmış gruptan. Kenan Görsev, Uzay Heparı, Demirhan Baylav, Akın Eldes ilk akla gelen isimler.
Medyanın yarattığı bir grup değil. Her yeni yapıtta kendini yenilemeyi günceli yakalamayı bilen bir grup.Misal İstanbul seçimleri ile ilgili yaptıkları “Herşey Çok Güzel Olacak” şarkıları.
Bugüne dek yaptıkları 7 stüdyo, 5 de konser albümleri var. İlk albümünü 1986'da yayınlayan Bulutsuzluk Özlemi; Hezarfen Ahmet Çelebi, Güneye Giderken, Evinde Gitarın Var Mı? ve Kütürdet Beni Rutubet gibi parçalarla müzik kariyerine kuvvetli bir başlangıç yaparken Uçtu Uçtu (1990) albüme adını veren parçanın yanı sıra Evet Evet, Şili'ye Özgürlük, Acil Demokrasi ve onlara ülke çapında başarı getiren Sözlerimi Geri Alamam'la ön plana çıkıyordu. Bunları sırasıyla Güneşimden Kaç (1992), Yol (1998), Numara (2001), Felluce/Bağdat (2005) ve Zamska (2009) albümleri takip ederken grup; Boyalı Kuş, Mekanik Fanatik, Hasret, Yağmur, Bağdat Kafe, Bıktım Be ve Yaşamaya Mecbursun gibi birçok şarkıyı müzikseverlerle buluşturdu. Müziğine Batı kaynaklı rock melodi ve ritmlerine Anadolu'nun yüzlerce yıllık birikimini de katmayı başaran ve bu sayede büyük ilgi gören Bulutsuzluk Özlemi, şarkı sözlerinde özellikle sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve politik konuları işleyerek kendine has bir kitle oluşturdu.
“İngilizce şarkı yazacağıma hiç yazmamayı tercih ederim”diyor Nejat ve bir anısını aktarıyor “Anadolu’da bir yerel radyoyu ziyarete gitmiştik. Ayakkabıları çıkarıp giriyorsun stüdyoya. Anneanne çay getiriyor. Bir prize on fiş takmışlar. Ama radyonun DJ yi rock üzerine kitap yazmış. Böyle insanlar var. Belki de kalıcı olmamızı sağlayan bu”
Nejat müziğe küçük yaşlarda büyük bir tutku ile başladı. Çünkü anlatmak istediği çok şey vardı. İlk bestesini 17 yaşında yaptı ve çaldı da. Nejat anlatıyor..
“Çocukluğum güzel bir yerde; Anadolu Hisarı’nda geçti. Ailem oranın yerlilerinden. Dayımla ben aynı odada kalıyordum. Dayım güzel sanatlara meraklıydı, her gece müzik dinlerdi. Gece saat 23:00’te başlayan Sezen Cumhur Önal’ın programı vardı. Yattığımız yerden onu dinlerdik. Müziğe yönelmemde onun üzerimde etkisi olduğunu düşünüyorum. Kendisi Türkçe tango ve Elvis Presley’den şarkılar söylüyordu. İlk uyanışlar bende böyle başladı diyebilirim. Hiç unutmuyorum bir gece Beatles grubundan “She Loves You” parçasını çaldı. “Benim aradığım müzik buymuş meğer!” dedim. Sonra okulda “mandolin dersi almak isteyen var mı” diye sorduklarında ben hemen “varım” dedim. Çok başarılı oldum ama gitmemeye başladım, ilerleyemedik diye. Sabırsızdım.. Mandolin döneminde bile kendi kendime beste yapmaya çalışıyordum. Öyle bir tarafım da vardı. Gitarı komşumuz Suat teyze alınca, beste yapmak için bunu öğrenmem lazım dedim. O zamanlar İstanbul’da her yerden denize giriliyordu. Öğretmen aileleri de denize girmek için Anadolu Hisarı’na kampa gelmişti. Bir öğretmenin oğlu her öğleden sonra gitar çalıyordu. Bizim eve de geliyordu ses. Ne yapıp edip onunla tanıştım. Tanışınca beraber çalmaya başladık. Amerikan folk şarkılarını çok iyi biliyordu. Bütün şarkıları çözmeye başladık. Sonra gitarda işleri geliştirdim ve beste yapmaya başladım. İlk bestem “Korsan Mırık”tır... Albümüme koyarken de “Halil Amca Halil Amca kalbimizde yaşıyorsun” diyorum. Korsan Mırık diye çaldığım zaman etrafımdakiler anlamıyorlardı. Ben de adamın ismini kullanayım dedim.
Üniversite döneminde hep gruplarım oldu. Onlara “bestelerimi çalalım “dediğim zaman küçümsüyorlardı.” Önce belli bir kıvama gelmemiz lazım, sonra beste çalabiliriz “diyorlardı. Ben de onlara “adam 15 yaşındayken de beste yapar, Mozart da yapıyordu, Bob Dylan da yapıyordu” diyordum. Ama ikna edemiyordum. Okulum bitti, iyi de bir mimardım ve işimi yapıyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Derken askere gittim ve orada “ben müziksiz yapamam” dedim. Bu arada birçok oyunun müziklerini de yaptım. Askerlik dönüşünde bir arkadaş “BİLSAK’da konserler düzenleniyor sende çıkmak ister misin” diye sordu.” Peki” dedim. Sina’ya haber verdim. Gruba başkaları da eklendi. Grubun adı adlarımızdan oluşuyordu. Konserin adı ise Bulutsuzluk Özlemi’ydi. O konser güzel geçti ve Taksim Sanat Evi bizi çağırdı. Orada da yavaş yavaş dinleyici kitlemiz oldu. Her gelen “bu şarkıları kaset yapın” diyordu. Ve ilk albümü çıkardık. Sonra bir gün İnsan hakları Derneği Harbiye Açıkhava’da büyük bir konser organize etti. O konserde biz de yer aldık. Çok ciddi isimler vardı. İlhan İrem, Yeni Türkü, Mehmet Güreli, Cem Karaca falan... “
Nejat’ın en büyük tutkusu deniz. Babası ve dedesiyle küçük yaşlarda çıktığı balık tutma seferleri kalıcı olmuş. Sina 10 yıl kadar Cumhuriyet’te çalıştıktan sonra şimdilerde TV eleştirmeni. Geçtiğimiz aylarda ilk solo albümü “Geceden Sabaha” raflarda yerini aldı. Daha önce farklı projelerde belgesel müzikleri yapan Sina rock tınılar ile yerel enstrümanların (kemençe, ney, tabla, saz, cura)) iç içe geçtiği, klasik müzik düzenlemeleri olan eserlerinde yer aldığı albümünde dinleyiciye geniş bir yelpaze sunuyor.
Bulutsuzluk Özlemi hayata farklı bakan, kendini genel gidişatın dışında gören insanları yakalamış durumda. Grubun beyni Nejat’ın “İşin özü… Dinlediğin müziği söyle senin nasıl bir insan olduğunu söyleyeyim. Dinlediğin müziğin dünyayı algılama biçimiyle ve zekayla doğrudan ilişkisi var”sözleri ilham oldu bu yazı dizisini hazırlamamda."
Bulutsuzluk Özlemi’ni geçmişin ve bugünün rockerlarından ayıran özelliklerin başında depolitizasyon süreçlerinde insanlara ilaç olmaları geliyor. Onların şarkılarında aşk da vardır, savaş da.
Grubun önderleri Nejat (Yavaşoğulları) ve Sina (Koloğlu).1984 de kurmuşlar grubu. Nejat mimar Sina gazeteci. Grubun elemanlarının hepsi zaten okumuş çocuklar. Şu an için Nejat Yavaşoğulları (vokal, gitar), Sina Koloğlu (klavye), Ahmet Pekmezci (bas gitar), Deniz Demiröz (solo gitar) ve Mert Alkaya'dan (davul) oluşan Bulutsuzluk Özlemi’nde 80 lerden bu yana Yavaşoğulları ve Koloğlu sabit kalırken birçok müzisyenin eklendiği ve çıktığı farklı ekiplerle dinleyici karşısına çıktıkları da olağan vakalardan.Adeta okul gibi çalışmışlar. Birçok müzisyen çıkmış gruptan. Kenan Görsev, Uzay Heparı, Demirhan Baylav, Akın Eldes ilk akla gelen isimler.
Medyanın yarattığı bir grup değil. Her yeni yapıtta kendini yenilemeyi günceli yakalamayı bilen bir grup.Misal İstanbul seçimleri ile ilgili yaptıkları “Herşey Çok Güzel Olacak” şarkıları.
Bugüne dek yaptıkları 7 stüdyo, 5 de konser albümleri var. İlk albümünü 1986'da yayınlayan Bulutsuzluk Özlemi; Hezarfen Ahmet Çelebi, Güneye Giderken, Evinde Gitarın Var Mı? ve Kütürdet Beni Rutubet gibi parçalarla müzik kariyerine kuvvetli bir başlangıç yaparken Uçtu Uçtu (1990) albüme adını veren parçanın yanı sıra Evet Evet, Şili'ye Özgürlük, Acil Demokrasi ve onlara ülke çapında başarı getiren Sözlerimi Geri Alamam'la ön plana çıkıyordu. Bunları sırasıyla Güneşimden Kaç (1992), Yol (1998), Numara (2001), Felluce/Bağdat (2005) ve Zamska (2009) albümleri takip ederken grup; Boyalı Kuş, Mekanik Fanatik, Hasret, Yağmur, Bağdat Kafe, Bıktım Be ve Yaşamaya Mecbursun gibi birçok şarkıyı müzikseverlerle buluşturdu. Müziğine Batı kaynaklı rock melodi ve ritmlerine Anadolu'nun yüzlerce yıllık birikimini de katmayı başaran ve bu sayede büyük ilgi gören Bulutsuzluk Özlemi, şarkı sözlerinde özellikle sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve politik konuları işleyerek kendine has bir kitle oluşturdu.
“İngilizce şarkı yazacağıma hiç yazmamayı tercih ederim”diyor Nejat ve bir anısını aktarıyor “Anadolu’da bir yerel radyoyu ziyarete gitmiştik. Ayakkabıları çıkarıp giriyorsun stüdyoya. Anneanne çay getiriyor. Bir prize on fiş takmışlar. Ama radyonun DJ yi rock üzerine kitap yazmış. Böyle insanlar var. Belki de kalıcı olmamızı sağlayan bu”
Nejat müziğe küçük yaşlarda büyük bir tutku ile başladı. Çünkü anlatmak istediği çok şey vardı. İlk bestesini 17 yaşında yaptı ve çaldı da. Nejat anlatıyor..
“Çocukluğum güzel bir yerde; Anadolu Hisarı’nda geçti. Ailem oranın yerlilerinden. Dayımla ben aynı odada kalıyordum. Dayım güzel sanatlara meraklıydı, her gece müzik dinlerdi. Gece saat 23:00’te başlayan Sezen Cumhur Önal’ın programı vardı. Yattığımız yerden onu dinlerdik. Müziğe yönelmemde onun üzerimde etkisi olduğunu düşünüyorum. Kendisi Türkçe tango ve Elvis Presley’den şarkılar söylüyordu. İlk uyanışlar bende böyle başladı diyebilirim. Hiç unutmuyorum bir gece Beatles grubundan “She Loves You” parçasını çaldı. “Benim aradığım müzik buymuş meğer!” dedim. Sonra okulda “mandolin dersi almak isteyen var mı” diye sorduklarında ben hemen “varım” dedim. Çok başarılı oldum ama gitmemeye başladım, ilerleyemedik diye. Sabırsızdım.. Mandolin döneminde bile kendi kendime beste yapmaya çalışıyordum. Öyle bir tarafım da vardı. Gitarı komşumuz Suat teyze alınca, beste yapmak için bunu öğrenmem lazım dedim. O zamanlar İstanbul’da her yerden denize giriliyordu. Öğretmen aileleri de denize girmek için Anadolu Hisarı’na kampa gelmişti. Bir öğretmenin oğlu her öğleden sonra gitar çalıyordu. Bizim eve de geliyordu ses. Ne yapıp edip onunla tanıştım. Tanışınca beraber çalmaya başladık. Amerikan folk şarkılarını çok iyi biliyordu. Bütün şarkıları çözmeye başladık. Sonra gitarda işleri geliştirdim ve beste yapmaya başladım. İlk bestem “Korsan Mırık”tır... Albümüme koyarken de “Halil Amca Halil Amca kalbimizde yaşıyorsun” diyorum. Korsan Mırık diye çaldığım zaman etrafımdakiler anlamıyorlardı. Ben de adamın ismini kullanayım dedim.
Üniversite döneminde hep gruplarım oldu. Onlara “bestelerimi çalalım “dediğim zaman küçümsüyorlardı.” Önce belli bir kıvama gelmemiz lazım, sonra beste çalabiliriz “diyorlardı. Ben de onlara “adam 15 yaşındayken de beste yapar, Mozart da yapıyordu, Bob Dylan da yapıyordu” diyordum. Ama ikna edemiyordum. Okulum bitti, iyi de bir mimardım ve işimi yapıyordum. Ne yapacağımı bilemiyordum. Derken askere gittim ve orada “ben müziksiz yapamam” dedim. Bu arada birçok oyunun müziklerini de yaptım. Askerlik dönüşünde bir arkadaş “BİLSAK’da konserler düzenleniyor sende çıkmak ister misin” diye sordu.” Peki” dedim. Sina’ya haber verdim. Gruba başkaları da eklendi. Grubun adı adlarımızdan oluşuyordu. Konserin adı ise Bulutsuzluk Özlemi’ydi. O konser güzel geçti ve Taksim Sanat Evi bizi çağırdı. Orada da yavaş yavaş dinleyici kitlemiz oldu. Her gelen “bu şarkıları kaset yapın” diyordu. Ve ilk albümü çıkardık. Sonra bir gün İnsan hakları Derneği Harbiye Açıkhava’da büyük bir konser organize etti. O konserde biz de yer aldık. Çok ciddi isimler vardı. İlhan İrem, Yeni Türkü, Mehmet Güreli, Cem Karaca falan... “
Nejat’ın en büyük tutkusu deniz. Babası ve dedesiyle küçük yaşlarda çıktığı balık tutma seferleri kalıcı olmuş. Sina 10 yıl kadar Cumhuriyet’te çalıştıktan sonra şimdilerde TV eleştirmeni. Geçtiğimiz aylarda ilk solo albümü “Geceden Sabaha” raflarda yerini aldı. Daha önce farklı projelerde belgesel müzikleri yapan Sina rock tınılar ile yerel enstrümanların (kemençe, ney, tabla, saz, cura)) iç içe geçtiği, klasik müzik düzenlemeleri olan eserlerinde yer aldığı albümünde dinleyiciye geniş bir yelpaze sunuyor.
Bulutsuzluk Özlemi hayata farklı bakan, kendini genel gidişatın dışında gören insanları yakalamış durumda. Grubun beyni Nejat’ın “İşin özü… Dinlediğin müziği söyle senin nasıl bir insan olduğunu söyleyeyim. Dinlediğin müziğin dünyayı algılama biçimiyle ve zekayla doğrudan ilişkisi var”sözleri ilham oldu bu yazı dizisini hazırlamamda."
YORUMLAR